
“Evlat mı edinsek?”
Önceki yazıda niyet ettikten sonra birkaç gün içinde bilgi almak için kuruma/koruyucu aile birimine damladığımızı anlatmıştım: “Koruyucu aile mi olsak?” Koruyucu aile olma niyetiyle gittiğimiz hâlde, görüşmeden sonra kendimize dair şüphelerimiz olmuştu, koridorda şaşkın, darmadağınık, kaybolmuş bir vaziyette oturakalmıştık.
Orada öyle düşünüp düşünüp içinden çıkamayınca, “Madem buraya kadar geldik, evlat edinmeyle de ilgili bilgi alalım hele. Sonra uzun uzun düşünürüz gene.” dedik.
Evlat edinme birimine darmadağınık kafalarla girip bilgi almak istediğimizi söyledik. Sorumlu kişi en önce “Kimliklerinizi alayım.” dedi. Hemen verdik. Ne düşündük bilmiyorum. Bilgi gizliliğini sağlamak için bizi henüz bilgi edinme aşamasında kaydettiklerini sanıp makul bulmuştuk belki de. Emin değilim.
Adam, bize başka bir şey demeden bilgisayarında tıkır tıkır bir şeyler yaptı ve derhal bize dönüp “Tamam. Siz evlat edinebilirsiniz.” dedi.
Karnıma yumruk yemiş gibi oldum. Müthiş bir öfke duydum. Zihnimiz, kalbimiz, varlığımız darmadağınıkken maruz kaldığımız bu muamele tahammül edilemezdi. Adamın bunu söylerken öyle bir tavrı vardı ki sanki masasının altında kavun karpuz gibi birtakım çocuklar vardı da birini bize hemen o an çıkarıp verebilirdi. O muhayyel çocuklar adına da öfkem kabardı.
Neyse ki eşim ilk şaşkınlığını üzerinden atıp sadece evlat edinmeyle ilgili bilgi almak istediğimizi yineleyebildi.
“Derhal adam” bize hızlı ve kısaca evlat edinmeyle ilgili temel bilgileri aktardı. Genel çerçevede bilindiği üzere evlat edinme, belirlenen çocuğu evlat edinen ailenin kendi evinde tamamen öz çocuğu gibi yetiştirmesi, çocuktan birincil sorumlu olması anlamına geliyor. O zamana kadar ailesiz bir çocuğun daimi ailesi olmak üzere çıkılan bir yolculuk bu. Çocuğun, biyolojik ailesiyle irtibatı kesildiği için evlat edinen ailenin nüfusuna da kaydedilmesi işlerini kapsıyor.
Koruyucu ailelik biriminde yaşadığımız afallamadan sonra bu görüşme de bir şekilde sonlanınca artık birkaç damla dermanımız kalmıştı. Güçlükle toparlanıp oradan ayrılırken başvuru için gerekli evrakların listesini içeren küçük bir kâğıdı yanımıza aldık.
Sonraki günler öğrendiklerimizi biraz sindirip internet üzerinden detaylandırmaya devam ettik. O gün kurumdan çıkarken bile koruyucu aileliğe karşı hayli ağırlaşmış tereddüdümüz, evlat edinme konusunda bilhassa dini açıdan yaptığımız araştırmalarla kısa sürede ortadan kalktı.
Soy bağını çocuktan ve toplumdan saklamama şartıyla ve bir şekilde çocukla aramızda süt hısımlığı tesis etme durumunda evlat edinmemizin dini mahzurlarından korunabileceğimize ikna olduk. Bu çok büyük bir adımdı.
Evlat edinen devlet memurlarına tanınan izin hakları da çok cazipti. En önemli ilk yıllarında çocukla baş başa olmayı mümkün kılabilirdi bu. Kuracağımız bağı kuvvetlendirmek için önemli bir fırsat olarak görünüyordu. Koruyucu ailelik için böyle bir durum şimdilik söz konusu değil maalesef.
Neticede git geli olmayan bir yetimle yetimliğimizi bölüşmek üzere evlat edinme modelinin bize daha uygun olduğuna karar verdik. Adım adım çocuğumuzla birlikte yürümeyi ve yavaş yavaş tecrübe kazanmayı daha kolay göze alabildik. Böylece koruyucu aile olmayı biraz daha sonraya erteledik. Allah onu da nasip eder inşallah.

